Türk geleneklerinde doğum hazırlıklarının ve doğum sonrası loğusa döneminin çok önemli bir yeri vardır. Hazırlıklar hamileliğin altı ya da yedinci aylarında başlar. Doğum sonrası loğusa şerbeti hazırlanır ve doğumun müjdecisi olarak akraba, dostlara ve resmi yerlere gönderilerek doğum resmen bildirilmiş olurdu. Bebeğin erkek ya da kız olmasına göre sürahi farlı biçimlerde süslenirdi. Loğusa şerbeti göz aydınlığına gelenlere süslü bardaklar içinde ikram edilirdi. Osmanlı döneminde ise doğum sonrasında sizin de tahmin edebileceğiniz gibi son derece süslü ve pahalı altın ve gümüşle süslü bardaklarda doğumu kutlamaya gelenlere, güzel cariyelerin ikramıyla sunulurdu.
Günümüzde hala birçok yerde loğusa şerbeti ikram edilmeye devam edilse de artık kız ya da erkek olduğu aylar öncesinden bilinen bebek için, benimde zaman bulduğumda yapmaktan çok zevk aldığım, mavi ya da pembe renklerde süsler ve şekerler hazırlanıyor. Sizin anlayacağınız evde bayram havası estiriliyor.
Yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi güzel adetlerimiz var bizim. Hoş gelenler için. Yüreğimiz pır pır atarak beklediklerimiz için. Evimize “Güneş” gibi doğanlar için. Loğusa şerbeti belki de bu adetlerin günümüzde hala en yaygın olarak devam ettirilenlerinden. Yaz olduğunda soğuk ikram edilen, kış aylarına sıcak sunulan, üzerine mutlaka ama mutlaka kavrulmuş fındık konulan loğusa şerbetinin benim içinde çok ayrı bir yeri vardır.
Aslında loğusa şerbetinin yapılmasının anlamı vardır. Loğusa şerbeti anne sütünün bol ve bereketli olması ve bebeğin ise sıkıntısız bir biçimde bebekliğini geçirmesi için yapılır. İçine konulan karanfilin konuluş senedi güzel koku ve tat vermesinin haricinde idrar söktürmesi ve idrar yollarını temizlemesidir. Kabuk tarçın ise ferahlık vermesi, iştah açması ve gaz söktürücü özelliklerinden dolayı konulur. Aslında kızamık şekeri olarak bilinen loğusa şekerinin konulmasının nedeni ise kırmızı rengi vermesidir. Osmanlı döneminde ise rengin elde edilmesi için ‘’galibarda’’ denilen mora çalan kırmızı renkte bir tür kök boyası kullanılırdı.
Loğusa şerbetinden bu kadar bahsettikten sonra tarifini vermemek olmaz tabii ki. En çok bilinen ve kullanılan tarifi şudur; ½ kg loğusa şekeri, 5 su bardağı toz şeker ( isteğinize göre azaltabilirsiniz), 10- 15 adet karanfil, 1-2 çubuk tarçın, 20 bardak su. Tencereye su, şeker ve loğusa şekeri konulup kaynatılır. Karanfil ve tarçın temiz bir tülbente sarılarak içine atılır. Bir süre daha kaynatılır. Süzülüp soğuk ya da sıcak ikram edilir. Üzerine kırılmış ve kavrulmuş fındık koymayı unutmayın lütfen. Bence en güzel tarafı bu.
Size hemen benim gibi iyi bir loğusa şerbeti içicisinin her daim ve hemen kolayca yapıp içebileceği bir tarif daha vereyim. Her zaman loğusa şekerini nerden bulacağız değil mi? Vişne oraleti 1 adet (küçük paketlerde olanlardan), 5 su bardağı su, 6-7 adet karanfil, 1 adet kabuk tarçın (evde olmadığında koymuyorum), 4 su bardağı toz şeker. Ben şerbeti yaparken karanfili ve tarçını küçük bir cezvede iyice kaynatıp, suyunu süzüp şerbete koymayı tercih ediyorum. İnanın çok güzel sonuç alacaksınız.
Loğusa şerbetiyle ilgili araştırma yaparken gördüm ki Adana ve yöresinde loğusa şerbeti yerine bu şerbete çok benzeyen, adına “kaynar” adını verdikleri bir şerbet ikram ediyorlar. İçine loğusa şerbetine göre çok daha fazla baharat konuluyor. Tam bir sağlık ve enerji deposu diyebilirim. Kaynarın için konulan baharatlar; karanfil, tarçın, yenibahar, muskat cevizi, zerdeçal, havlıcan ve zerdeçal. Daha ne olsun değil mi? En kısa zamanda kendime bir kaynar yapacağım. Yapılışı loğusa şerbetiyle aynıdır. Üzerine ceviz ve toz tarçın konularak sıcak servis ediliyor.
Ersu Erdoğan