Yemek tarifi, restoran tavsiyesi veya gastronomi trendlerini yazmaya elim gitmedi. Tavalar ve tencereler mutfaktan dışarı çıkınca, ben de yanı başımda yaşanan ‘Gezi Parkı’ olayıyla ilgili izlenimlerimi paylaşmak istedim.
Kısaca özetlemek gerekirse, olaylar herkesin kendince ve haklı nedenlerle hissettiği kaygıların patlama noktasıdır. Yani bir başka deyişle, ‘Gezi Parkı’nda yaşananlar, bardağı taşıran son damladır. Uzunca bir süreden bu yana oldukça sert uslüplarla, biraz da sindirip korkutarak, çok farklı konu ve alanlarda öyle dayatmalar yapıldı ki, insanlar gelecekleriyle ilgili ciddi kaygılara kapıldı. Bu dayatmaların belirli bir kısmı gerçekten demokratik toplumlarda uygulansa bile, bunların ortaya konuş şekli o kadar sert oldu ki, ister istemez soru işaretlerine yol açtı.
Sindirilmeye çalışılan bireylerin günün birinde, o veya bu şekilde patlaması kaçınılmazdı. Meydanlarda ve evlerinde tencere çalan insanların en az benim kadar apolitik olduğunu ve bu ülkede siyaset yapanların çoğunluğundan haz etmediklerini düşünüyorum. Aralarında elbette minimal düzeyde provakatörler ve protestolardan farklı çıkarları olan gruplar olabilir. Çoğunluğu oluşturan grubun bu şekilde protesto etmesinin temel nedeni, bireysel endişeleridir. Yaşam alanlarına müdahale edildiği ve hayatlarına çomak sokulduğu için “Artık yeter” demişlerdir ve haklılardır. Direnişlerinin sebebi, durmadan ayaklarına basılmasından ve özgür yaşam sınırları içine pervasızca müdahale edilmesindendir. Zira ağaçlar ve AVM, bu olayda artık sadece birer semboldür.
Birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz
“Bu protestoların kazanımı ne olabilir?” diye sorgularsak, kanımca iki unsur öne çıkıyor. Bundan böyle kimse istediği gibi, ‘ötekilerin’ üzerine basarak rahatça at koşturamayacak. Buna siyasetçi, asker, polis, yargı ve diğer devlet organları dahil. Halkın tamamının hak ve hürriyetini korumakla görevli herkes, insanlara karşı saygılı olmalıdır. İktidarda olmak, orantısız güç kullanmak değil, herkesi kucaklamaktır.
İkinci unsursa, yönetenlerin eleştiriye açık olmaları gerekliliği… Demokratik eleştiri hakkını kullanan herkesin kafasına sopa yemesi maalesef uzun süredir sıradanlaştı. İnsanlar, eleştirmekten ve sorgulamaktan çekinir oldu. Demokratik sınırlar çerçevesinde, kimseye saygısızlık yapmadan, herkesin ve özellikle de yönetenlerin eleştirilebileceğini hatırlamanın zamanı geldi. Bundan rahatsızlık duymak, demokrasiden rahatsızlık duymaktır.
Bu ülke neticede hepimizin. Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı, Alevisi, Sünnisi, sağcısı, solcusu, aşçısı, doktoru, komünisti, milliyetçisi, hepimiz bu güzel akvaryumun içinde yaşamaya devam edeceğiz. Akvaryumda herkese yetecek kadar su, oksijen, yemek ve güzellik mevcut. Ötekileştirmeden, sindirmeye çalışmadan, gider yapmadan, saygıyla, kimsenin ayağına basmadan, birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.
Şef Murat Bozok
Kaynak: Milliyet Gazetesi